İstanbul - Bogota
Buenos Aires - İstanbul
Cumartesi günü İstanbul Havalimanı’nda 06:20’de İstanbul Havalimanı’nda buluşma.
TK801 sefer sayılı Türk Havayolları uçuşu ile saat 09:20’de Bogota’ya hareket.
Yerel saat ile 15:00’da El Dorado Havalimanı’na varış .
Varışımızın ardından otelimize transfer, check-in işlemleri ve yerleşme.
Yerel bir restoranda akşam yemeğinin ardından otelde geceleme.
Kolombiya’nın başkenti Bogota, modern ve tarihi mahalleleri, kolonyal kiliseleri ve gökdelenleri hareketli pazarları ve parkları ile yaklaşık beş yüzyıllık bir tarihe sahip bir zıtlıklar şehri. Müzeleri, restoranları ve gece hayatı ile önemli bir kültür merkezi.
Kahvaltının ardından teleferik ile Bogota şehrine hakim bir tepe olan Monserrate’e gidiyoruz. Yaklaşık 400 yıl önce tepenin zirvesine inşa edilen şapel şehrin en kutsal alanı.
Sonrasında şehrin tarihi merkezine, La Caldelaria’ya doğru, eski evleri ve 18. ve 19. yüzyıldan kalma kiliseleri keşfetmek üzere bir yürüyüşe çıkıyoruz.
Rotamızın ilk durağı El Carmen Kilisesi. Tarihi merkeze hakim olan İspanyol kolonyal mimarisi ile, Bizans ve Arap sanatıyla bezenmiş bu Gotik tarzdaki kilise, şehrin ender bulunan bir mücevheri.
Bolivar Meydanı’na doğru ilerlerken hükümetin en sembolik yapılarından biri, Kolombiya devlet başkanının evi Narino Sarayı’na gidiyoruz ve ardından günümüzde Kolonyal Sanat Müzesi’ne ev sahipliği yapan Santa Clara Kilisesi’ni ziyaret ediyoruz.
Bolivar Meydanı aynı zamanda Adliye Binası, Primada Katedrali, Sagrario Şapeli ve Başpiskoposluk Sarayı’na da ev sahipliği yapar.
Sonrasında Kolombiya’nın en ünlü ressamlarından Botero’nun 100’ü aşkın eserinin ve kendi koleksiyonuna ait, Picasso’dan Klimmt’e birçok sanatçının eserinin bulunduğu ve sergilendiği Botero Müzesi’ni ziyaret ediyoruz.
Dünyanın en büyük Kolomb dönemi öncesi altın işçiliği koleksiyonunun bulunduğu Altın Müzesi’ni geziyoruz.
Konaklama otelimizde.
Oteldeki kahvaltının ardından Bogota’nın en büyük yiyecek pazarı Paloquemao Pazarı‘nı ziyaret ediyoruz. Şehrin en iyi restoranlarının malzeme ihtiyacını karşılayan bu pazarda seçtiğimiz taze meyvelerden yapılmış meyve sularının tadını çıkarıyoruz.
Ardından Zipaquira’ya doğru hareket ediyoruz.
Kolombiya’nın ilk harikası olarak görülen Tuz Katedrali’ne gidiyoruz. Zipaquirá şehri yakınlarında yerin 200 metre altındaki bir tuz madeninin tünelleri içinde inşa edilmiş bu yeraltı Roma Katolik kilisesi, insan emeği ve doğanın yarattığı güzel formlara örnektir.
Bogota’ya geri dönüyor ve kahve sanatı konusunda ufkumuzu genişletecek bir kahve deneyimi için Cafe San Alberto’ya gidiyoruz.
Kahvenin ilk aşamasından fincanlarımıza gelene kadar geçen süreçleri ve birçok farklı demleme yöntemleri konusunda bilgi edinip, keyifli bir kahve tadımı yapıyoruz.
Akşam saatlerinde havalimanına transfer oluyor ve yerel havayollarının uçuşu ile La Paz’a doğru hareket ediyoruz.
Gece saatlerinde La Paz’a varışımızın ardından otele transfer, erken check-in işlemleri ve yerleşme.
Sabah otelde alacağımız kahvaltının ardından Bolivya’nın yönetimsel başkenti La Paz‘ı keşfe başlıyoruz. İlk durağımız hükümet binaları ve özel ofisleri barındıran gökdelenlerle çevrili Prado.
Ardından altın yaldızlarla işlenmiş inanılmaz sunağıyla barok çağın mücevheri sayılabilecek San Francisco Kilisesi'ni ziyaret ediyoruz.
Daha sonra La Paz'ın ana meydanı olan, katedral ve hükümet sarayının bulunduğu Plaza Murillo'ya ilerliyor ve kolonyal sokakları ve müzeleriyle kendimizi tarihi merkezin ortasında buluyoruz.
Sagárnaga Caddesi’ni ve yerel tıp için kullanılan birçok malzemeyi sunan Cadılar Pazarı’nı keşfediyoruz. Bu pazarda geleneksel And el sanatları ürünleri ile Aymara kültürünün örneklerinin yanı sıra büyü malzemeleri ve çeşitli totemler bulabilirsiniz.
Tepeli bir metropol plan La Paz’ı başka bir perspektiften de görebilmek için şehrin teleferiğe biniyoruz ve sonrasında günümüze La Paz'ın ünlü Ay Vadisi’yle devam ediyoruz ve ilginç yeryüzü şekilleri ile gerçek dünyadan kopup başka bir dünyaya adım atıyoruz.
Yerel bir restoranda akşam yemeğimizin ardından otelimize transfer ve konaklama.
Otelde alacağımız kahvaltının ardından Bolivya’nın en önemli dini alanı Copacabana'ya ilerliyoruz.
Copacabana ana meydanını ve 17. yüzyıldan kalma İspanyol kolonyal tapınağı Meryem Ana Bazilikası’nı ziyaret ediyoruz.
Yolculuğumuz, Peru ve Bolivya arasında kalan Güney Amerika’nın en büyük tatlı su gölü Titicaca Gölü üzerindeki eski İnka İmparatorluğu sakinlerinin sığınağı olarak bilinen Sun Island ile devam ediyor.
Gölün muhteşem manzarası eşliğinde eski İnka sarayı Pilkokaina‘yı ziyaret ediyoruz ve ardından yerel bir restoranda öğle yemeğimizi yiyoruz.
İnka merdivenlerinden inmeden önce Yumani Bahçeleri’ni ve Kutsal Çeşme'yi görüyoruz.
Sonrasında Titicaca Gölü’nün manzarasının tadını çıkararak konaklayacağımız ekolojik orman evlerinden oluşan otelimize geçiş yapıyor ve akşam yemeğimizi yiyoruz.
Kahvaltının sonrasında limana inip tekneyle Copacabana’ya dönüyoruz.
Dönüşümüzün hemen sonrasında Bolivya-Peru sınırı Kasani’ye ve ardından Puno’ya ilerliyoruz.
Bugünkü durağımız Uros Yüzen Adaları. Bolivya yerli halkı Urular’ın yaşadığı bu yerde, sazlıktan evlerine ve teknelerine, renkli kostümlerine ve geleneklerine tanıklık ediyoruz.
Uru halkının Titicaca Gölü'nün en eski sakinleri olduğuna inanılıyor. Urular kendilerini istilacı gruplardan korumak için endemik totora bitkisinden mobil adalar inşa ettiler. Yüzlerce yıldır süren bu yaşam tarzlarını balıkçılık ve avcılık ile halen sürdürüyorlar.
Yerel bir restoranda akşam yemeğimizi yiyoruz.
Otelde geceleme.
Oteldeki kahvaltının ardından otobüsle And dağları ve Altiplano manzarası eşliğinde Urcos, San Pedro, Tinta, Sicuani gibi bazı And köylerinden geçerek Puno'ya doğru ilerliyoruz.
Gezinin en yüksek geçidi And dağları ile Altiplano arasındaki sınır olan La Raya'da küçük bir fotoğraf molası veriyoruz.
Ardından çömleklçiliği ve "Toritos de Pucara" adı verilen küçük ve renkli boğa figürleriyle ünlü Pucara’ya gidiyoruz.
Antropomorfik monolitler, zoomorfik heykeller, seramikler ve Pucara öncesi İnka Kültüründen orijinal ve replika parçaların sergilendiği Pucara Taş Müzesi’ni geziyoruz.
Yüksek kerpiç ve taş duvarlarıyla ünlü Racchi arkeolojik alanına gidiyoruz. Racchi birçok And kültürüne göre dünyanın yaratıcı tanrısı adanmış evlerin ve tapınakların yerleşim yeriydi. Bu site içinde meydanlar, depolar, tapınaklar, su kanalları, İnka yolları ve duvarlar içerir. En önemli yapısı Wiracocha Tapınağı’dır.
Andahuaylillas’ı ve duvarlarını süsleyen muhteşem freskler sebebiyle "Amerika'nın Sistine Şapeli" olarak bilinen barok tarzındaki San Pedro de Ansahuaylillas’i ziyaret ediyoruz.
Oteldeki kahvaltının ardından Ollantaytambo tren istasyonuna gidiyor ve trenle Aguas Calientes'e hareket ediyoruz. Aguas Calientes Machu Picchu’ya geçişte terminal görevi gören küçük bir İnka kasabasıdır.
Kasabaya vardığımızda minibüsle asıl hedefimiz olan “İnkaların kayıp şehri" Machu Picchu’ya doğru ilerliyoruz.
İnka Uygarlığının en ikonik mirası, Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri kabul edilen Machu Picchu Antik Kenti’ni keşfediyoruz.
Şehir, İnkalı hükümdar Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir.
Terk edilmiş bu şehir 1911'de kaşif Hiram Bingham tarafından keşfedilmiştir. Machu Picchu, İnkaların mimariyi doğal arazi etrafında şekillendirme pratiğinin güzel bir örneğidir. Bugün hala ayakta duran çok sayıda antik kalıntı İnkaların mühendislik dehası ve hassasiyetinin bir kanıtıdır.
Ziyaretimizin ardından gece konaklamak üzere Ollantaytambo üzerinden Cusco’daki otelimize geri dönüyoruz.
Sabah oteldeki kahvaltının ardından havaalanına geçiyor ve yerel havayolları ile Lima’ya uçuyoruz.
Jorge Chavez havaalanına varışın ardından Peru'nun başkenti ve en kalabalık şehri Lima’yı keşfe başlıyoruz.
Kralların şehri olarak bilinen Lima, 1535 yılında İspanyol fatih Francisco Pizarro tarafından kurulmuştur. Lima, sömürge geçmişini koruyan çok az Güney Amerika şehrinden biridir ve kolonyal merkezi 1991 yılında UNESCO tarafından dünya mirası alanı ilan edilmiştir.
Lima'nın tarihi merkezini keşfetmeye ilk olarak Lima Katedrali ile başlıyoruz. Francisco Pizarro'nun İspanyol sömürgecilere hizmet etmek üzere temelini attığı Peru’nun bu ana kilisesinin tarihi 1535 yılına kadar uzanıyor.
Ardından İspanyol barok mimarisiyle süslenmiş sarı kilise San Francisco Manastırı’na gidiyoruz. Tarihi 1774'e dayanan bu Fransisken manastırının mahzenlerinde insan kemikleriyle süslenmiş yüzlerce yıllık yer altı mezarları yer alır. Aynı zamanda yaklaşık 25.000 antik metin içeren olağanüstü bir kütüphaneye ev sahipliği yapmaktadır.
Lima’daki akşam yemeğimizin ardından havalimanına transfer oluyoruz ve yerel havayollarının uçuşu ile Rio de Janeiro’ya hareket ediyoruz.
Rio’ya varışımızın ardından otelimize transfer oluyoruz ve erken check-in işlemlerimizi gerçekleştiriyor ve otele yerleşiyoruz.
Sabah otelde alacağımız kahvaltı sonrası dinlenmek üzere serbest zamanımız olacak.
Rio de Janeiro, manzarası, rahat sahil kültürü ve her yıl düzenlenen karnavalıyla ün salmıştır. “Dağ ve Deniz Arasındaki Carioca Manzaraları” dünyaca ünlüdür ve Rio’yu dünyanın en güzel şehirlerinden biri yapan etkenlerden sadece biridir.
Karnaval, samba ve futbol kelimeleriyle bütünleşmiş Rio yemyeşil dağların eteklerine kurulmuş, sıcak, rahat, kaygısız ve hayatı dolu dolu yaşayan insanların şehri olarak biliniyor.
Öğleden sonra Rio ikonlarından birine, Sugar Loaf'a (Kesmeşeker Dağı) doğru ilerliyoruz ve Guanabara Körfezi’nin manzarası eşliğinde trenle Sugar Loaf‘un zirvesine çıkıyoruz. Dağ, 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmiştir.
Yerel bir restoranda akşam yemeğimizin keyfini çıkardıktan sonra konaklamak üzere otelimize dönüyoruz.
Oteldeki kahvaltının ardından Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri oaln Corcovado ‘yu ziyaret etmek üzere yola çıkıyoruz.
Corcovado Dağı'nın zirvesindeki Kurtarıcı İsa Heykeli, Rio de Janeiro'nun en güzel kartpostal görüntüsünü sunuyor. Heykel deniz seviyesinden 710 metre yüksekte ve şehrin her yerinden görülebilen bir gözlemci gibi.
Tijuca Ormanı'nı trenle geçerek Kurtarıcı İsa Heykeli’ne gidiyor, tüm koyun ve "Cidade Maravilhosa" manzarasının tadını çıkarıyoruz.
Yerel bir restoranda öğle yemeğimizi yedikten sonra otelimize geri dönüyoruz ve bu sıcakkanlı şehrin canlı atmosferini keşfedebilmek için serbest zamanımız oluyor.
Serbest zamanın ardından konaklamak üzere otelimize dönüyoruz.
Kahvaltının ardından otelden ayrılıp havalimanına transfer oluyor ve yerel havayolu ile Foz do Iguaçu’ya uçuyoruz.
Foz do Iguaçu havalimanından Iguaçu Milli Parkı’nın bir parçası olan Brezilya Şelaleleri Milli Parkı'na doğru yola çıkıyoruz.
Arjantin ve Brezilya sınırında yer alan ve yaklaşık 150 milyon yıl önce oluşan bölge, 275 şelaleden oluşuyor. Büyük şelalelerden sadece üç tanesi Brezilya tarafında bulunmasına rağmen şelalelerin en çarpıcı görüntüleri Brezilya tarafında görülür ve ülkenin eski başkanlarının isimleriyle adlandırılmışlardır; Floriano, Deodoro ve Benjamin Constant.
Sonrasında yolculuğumuza Macuco safari tekne turu ile devam ediyoruz. Tur, ciplerle yapacağımız bir orman yolculuğu ile başlıyor. Yolda subtropik yağmur ormanlarının faunası ve florası hakkında bilgi ediniyoruz.
Rıhtımda sürat teknesi ile Iguassu Nehri üzerinde akıntıya karşı bir yolculuğa başlıyoruz ve tekne ile şelaleleri geziyoruz.
Şelalelerin altında yapacağımız bu gezintiden sonra başlangıç noktamız olan iskeleye geri dönüyoruz ve gece konaklamak otelimize transfer oluyoruz.
Kahvaltının ardından sabah erken saatlerde Paraguay'da bulunan “Doğu’nun Şehri” Ciudad del Este'ye hareket ediyoruz.
Ciudad del Este'den Puerto Iguazu'ya geçiş yapıyoruz ve Arjantin Ulusal Parkı'nı ziyaret ediyoruz. 1984 yılında Dünya Mirası Listesi'ne giren Iguazú Ulusal Parkı, Brezilya'daki kardeş parkı Iguaçu ile birlikte, devasa şelaleleriyle dünyanın görsel ve akustik açıdan en büyüleyici doğal alanları arasında yer alıyor.
Iguazú nehri boyunca parkurlarla veya trenle pitoresk manzaranın tadını çıkarıyoruz.
Cataratas istasyonundan ayrılarak nehrin üst kısmındaki köprüden ilerliyor ve en büyük şelale olan Şeytan Boğazı'ndaki balkonda ihtişamlı bir manzarayla karşılaşıyoruz.
Arjantin Ulusal Parkı'ndan ayrılıp Puerto Iguazu havaalanına geçiyor ve akşam saatlerinde yerel havayollarının uçuşu ile Arjantin’in başkenti Buenos Aires’e uçuyoruz.
Varışımızın ardından konaklamak üzere otelimize transfer, check-in işlemleri ve yerleşme.
Oteldeki kahvaltının ardından Buenos Aires şehir turu ile günümüze başlıyoruz.
İlk durağımız dünyanın en geniş bulvarı 9 de Julio Avenue. Adını Arjantin'in Bağımsızlık Günü olan 9 Temmuz 1816 tarihinden alan bulvarda göreceğimiz ikonik dikilitaş kutlamalar ve siyasi gösteriler yapmak için bir buluşma noktası haline geldi. Bulvar aynı zamanda akustiği ve muhteşem mimarisiyle beğeni toplayan dünyanın en büyük opera evlerinden biri olan Teatro Colon’a da ev sahipliği yapmaktadır.
Şehrin kalbi olan Plaza de Mayo’nun çevresinde, İspanya bağımsızlık hareketinin ilk planlandığı tarihi belediye binası Cabildo’yu, başkanlık sarayı Casa Rosada’yı ve diğer eski binaları görüyoruz. Buenos Aires'in tiyatrolar ve gece hayatıyla dolu bir eğlence merkezi olan Corrientes Caddesi’ni geziyoruz.
Riachuelo'nun kıyısında nüfusunu çoğunlukla göçmen ve işçilerin oluşturduğu bölge La Boca’ya gidiyoruz. Mütevazı metal levhalardan yapılmış küçük evlerden oluşan "Caminito" caddesi Arjantinli ressam Quinquela Martin öncülüğünde rengarenk ve canlı haline kavuştu.
Bir tiyatrodan kitapçıya dönüştürülen 2019’da National Geographic tarafından dünyanın en güzel kitabevi seçilen El Ateneo Grand Splendid ile turumuza devam ediyoruz.
Bahçeleri, meydanları, Paris tarzı evleri ve aristokrat karakteri ile La Recoleta manzaraları eşliğinde Eva Perón gibi ülkenin ünlü isimlerin, şatafatlı mezarlarının olduğu Recoleta Mezarlığı’nı ziyaret ediyoruz. Bu mezarlıktaki anıtlarının çoğu ulusal anıt ilan edilmiştir.
Tango şovu eşliğinde aldığımız akşam yemeğinin ardından otelde geceleme.
Otelde kahvaltının sonrasında Buenos Aires'ten feribotla Colonia'ya geçiyoruz. Vardığımızda Uruguay'ın en güzel şehirlerinden biri olan Colonia del Sacramento'nun tarihi merkezine keşfe çıkıyoruz.
UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak belirlenmiş şehrin eski mahallelerinde dolaşıp şehrin tarihini yansıtan Portekiz ve İspanyol kolonyal mimari stillerinin nasıl harmanlandığına tanıklık ediyoruz. Sarmaşık kaplı renkli evleri, sokaklara park etmiş eski antika arabalar adeta bir Havana rüzgarı estiriyor.
Tur sırasında, Bastion de San Pedro'nun yanındaki ikonik deniz fenerini, Uruguay’ın en eski kiliselerinden biri Holy Sacrament Bazilikası'nı ve “İç Çekme Sokağı" olarak bilinen arnavut kaldırımlı Calle de los Suspiros’u görüyoruz.
Turumuzun ardından feribotla Buenos Aires’e dönüyoruz ve havalimanına transfer oluyoruz.
Türk Hava Yolları’nın TK 16 sefer sayılı uçuşu ile saat 23:55’te İstanbul’a hareket.
Saat 22:30’da varış ve turumuzun sonu.
İlk yorumu siz yapın